6 Kasım 2008 Perşembe

İNSAN USTALARI ÖĞRETMENLER

İNSAN USTALARI

-2000'li yıllara sunu- Bilindiği üzere, öğretmenlik üzerine çok söz söylenmiştir. Öğretmenlik kutsal bir uğraş sayılmıştır. Eriyip aydınlatan bir muma benzetilmiştir. Ama bunlardan hiçbiri, Başöğretmen'imizin şu sözleri ölçüsünde anlamlı olmasa gerektir:"Ulusları kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir." Nitekim onun her zamanki yurt gezilerinden birinde uğradığı bir sınıfta kalkıp kendisine yer gösteren bir öğretmene: "Lütfen yerinize oturunuz ve dersinizi sürdürünüz, sınıfta cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir." şeklindeki söz ve anısı da öğretmenlik uğraşının önemini belirtmek açısından çok anlamlıdır. Daha ilginci, Başöğretmen'imiz bir konuşmasında: "İsterim ki, çocuk olayım... Siz beni yetiştiresiniz." diyerek bizlere karşı içtenlik, sevgi ve coşku dolu duygu ve düşüncelerini dile getirmiştir. Yine öğretmenlerin halk ve toplum içerisindeki yeri ve önemini vurgularken de: "Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk ile birlikte olmalı ve halk, öğretmenin yalnız alfabe okutan bir varlık olmadığını anlamalıdır." buyurmuştur. Görüldüğü gibi, öğretmenlik salt çocuk okutmak değildir; ama abece öğretmek, geçmişte bazılarının yanılgıya düştüğü gibi öyle azımsanacak bir olay değildir. Okuma-yazma, dünyaya açılan bir penceredir.

Yine Başöğretmen'imiz bu konuda: "Merkezlerde müsamereler ve konferanslar düzenlemek ve halkın okuyup yazmayan kısmını en kolay kitaplarla okutarak onlara birinci derecede gerekli olan bilgileri verecek gece dershaneleri açmak, yerel basında özellikle genel eğitim ve halk bilgilerine ilişkin yayınlarda bulunmak, öğretmenlerin sürekli olarak yapacakları ödevler arasındadır." buyurmaktadır. Nitekim 1926'larda okuma-yazma ve eğitim seferberliği başlatmış, "Bilen bilmeyene öğretsin." ilkesi getirmiş, Sivas'ta ve Sarayburnu'nda kara tahta başında bunun ilk örneklerini vererek 24 Kasım 1928'de Ulus Okulları Başöğretmenliği unvanını kazanmıştır. Atatürk: "Benim en önemli özelliğim, öğretmenliğimdir.", "En önemli işlerimiz,Millî Eğitim işleridir.", "Cumhurbaşkanı olmasaydım, Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim." demiştir. Onun Millî Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati: "Meslekte esas olan, öğretmenliktir." demiş ve bu söz, 789 sayılı Millî Eğitim Örgüt Yasası'nın 12. maddesi hâline gelmiştir. Bütün bu ve benzeri bilgilerin ışığında (1):

- Öğretmenlik eski saygınlığına kavuşturulmalı, genç kuşaklar için çekici hâle getirilmeli, 2. adres durumuna düşürülmemelidir.

- Öğretmen yetiştiren kurumlar, meslekî formasyon yönünden özgün ve ideal şekilde yeniden düzenlenmeli, okullarda salt kuramsal bilgiyle yetinilmeyip, girişim yeteneği ve beceri kazanmaya ağırlık verilmelidir.

- Aday öğretmenler, merkezî ve donanımlı okullarda deneyimli öğretmen ve yöneticilerin yanında yeterli süre çalıştırılmalı ve mesleğe alıştırılmalıdır.

- Özellikle kalkınmada öncelikli illerde okullar YİBO vb. şekilde toplulaştırılmalı, deneyimli öğretmenler çalıştırılmalı, söz konusu öğretmen çocuklarının okul, yurt ve kredi sorunları için kontenjan vb. öncelikler sağlanmalı; isteklendirici fazla ödemeler mahrumiyete dayalı olmalı, can güvenliği sağlanmalı.

- Öğretmen evleri vb. sosyal tesisler yaygınlaştırılmalı, bir kısım çalışanların yıllarca yararlandıkları sosyal ve sendikal haklar öğretmenlerden esirgenmemelidir.

- Öğretmenler, çok yönlü görevleri gereği, ülkemizin en kültürlüleri olma durumundadırlar. Dolayısıyla Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı yayınlarından parasız yararlandırılmalıdır.

-Her türlü ölçme ve değerlendirmelerle yükselmelerde bilimsel ve nesnel ölçütler kullanılmalıdır. o Başta yüksek okullar olmak üzere, okul ve eğitim yöneticileri, belirli koşulları taşıyan adaylar arasından, öğretmen, öğrenci ve veli temsilcileriyle seçilmelidir.

- Öğretmen ve öğrencilerle ilgili onur ve disiplin kurulları dikey(üyeleri birbirinin üstü) değil de yatay oluşturulmalı; öğretmen, öğrenci, veli gibi temsilcileri yapısında bulundurmalı, yaptırımlar eğitici ve önleyici olmalıdır. o Bilindiği gibi, eğitim hayat içindir. Lâik ve demokratik cumhuriyet, çağdaş bir yaşam biçimidir. Cumhuriyet öğretilmez, yaşatılır. Dolayısıyla; eğitici kol ve öğrenci örgütleri etkinleştirilmedikçe, yarının büyükleri yönetime katılmadıkça, cumhuriyeti yaşatamayız. Bunlar, okullarda demokrasi - disiplin dengesinin kurulmasında da etkili olabilecektir.

Atatürk daha 1924'te: "Yeni kuşak en büyük cumhuriyetçilik dersini... öğretmenden alacaktır." demiş ve bizlere: "Öğretmenler, sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır." diye seslenmiştir. Yine Atatürk"Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir." demiştir.2000'li yıllara bilim ve teknik egemen olacaktır. Ancak, ahlâksız ilim olmaz. Çünkü bilim ahlâkı olmazsa, örneğin atom gibi bir buluş, doğadan yararlanma yerine, insanlığın yok olmasında kullanılabilir. Oysa evrensel ve sonsuz olan, Atatürk'ün Birleşmiş Milletler'e ışık tutan ünlü sözünde ifadesini bulan sevgi ve barıştır.

Çocuklarımızın adını Sevgi ve Barış koysak da onları, adının adamı yapacak olan yine öğretmendir. Çünkü Atatürk'ün özdeyişiyle: "Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir." 2000'li yıllarda kimi meslekler önemini yitirse de Başöğretmen'imizin deyişiyle: "İlköğretim ve millî eğitim, insan olmak, ulus olmak davasıdır.", "Öğretmenden ve eğitimciden yoksun bir ulus, ulus olma özelliğini yitirir." O, bizleri "insanlığın mimarları, toplumların en özverili ve saygıdeğer ögeleri" saymaktadır. Anıları önderimiz olsun!.. Biz de onun uzantısında olduğumuzu şu dizelerle (2) dile getiriyoruz:
Doktor ilâç ne fayda / amanın /
Bu sevda hastalarına
Hiçbir şey engel değil / yarının/
İnsan ustalarına!.. ------------------------

(1)Gençliğin ve Geleceğin Eğitimi, Emil Sevinç, Oluşum Dergisi, Şubat-1986, sayı:100. (2)Gelecek Sizindir, Bayram ve Barış Şiirleri, Emil Sevinç, 2. Baskı-1996. Alf Basım Evi-Ankara.

Emil SEVİNÇ
İlköğretim Müfettişi / ANTALYA

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR