18 Kasım 2008 Salı

iyilik ve güzellik konulu kompozisyon örneği

"Bazıları da, 'Ey Yüce Rabbimiz! Bize bu dünyada da

iyilik ve güzellik ver, âhirette de iyilik ve güzellik ver ve bizi cehennem ateşinden koru!'

derler." (Bakara, 2/201)


Dört mevsimde bahardır iyilik; güneşin doğması, yağmurun yağmasıdır aynı

zamanda. Yağmur vesilesiyle gelen hayattır iyilik. Berekettir… Düşen cemredir toprağa, havaya,

suya ılık ılık. Topraktaki bereketin tane tane tezahürüdür buğday başağında. Her baharda Sâni-i

Hakîm'in kudret fırçasından yeryüzüne saçılan çeşit çeşit renktir iyilik. Gülde kırmızı, menekşede

mor, papatyada beyaz…

Yüce dağ başına yağan bembeyaz kardır iyilik. Narince saran bir örtü; kışla gelen solgun renkleri

bürüyüp kapatan ince bir tül. Kırlaşmış saçları örten yaşmak misâli… Kış bitince, Hayy isminin

tecellisiyle yeryüzüne bahşedilen hayattır o. Damla damla erir, küçük derecikler hâlinde şırıl şırıl

akar gider enginlere doğru. Derken büyür kocaman bir ırmak olur. Hayat vesilesi olur geçtiği

bağlara, bahçelere, köylere, kasabalara… Serçelere bir yudum su olur meydandaki çeşmede.


Ne güzelsin sen ey iyilik!

Eğer mevsimlerden baharsa, aylardan da ramazan; on bir ayın sultanıdır iyilik.

Rahmet hazinelerinin ardına kadar açıldığı, günahların denizde köpük, rahmetinse deniz olduğu

aydır iyilik. Seherde kuş sesleriyle başlayan esenlik, gün içinde dillerde tatlı bir zikir, güneş gurub

ederken ezan sesiyle gelen "Buyurun!" emridir. Ve ötede de "Dünyada yaptığınız güzel

davranışlardan ötürü: Yiyin, için, afiyetler olsun!" (52/19) kutsî fermanıyla vaat edilen mükâfata

vesiledir. O kutlu gecede, nüzul olmaya başlayan Furkân-ı Hakîm'den yeryüzüne saçılan nurdur iyilik.

Ötelerden hediyesin sen bize ey iyilik!

"Kim Allah'a güzel bir işle gelirse, iyilik işlerse, ona on misli verilir…" (6/160)

hitabındaki müjdesin sen. Kimileri seni bir sanır, ama öyle değilsin. Bazen on bazen yüz bazen de

yedi yüz olursun. Bazen de biz bilmeyiz, çok şey olursun. Bazen meleklere bile bırakılmaz da bu

hesap, Rabb'imiz der ki: "O Bana aittir, ancak Ben veririm onun mükâfatını." Ve sen gelince,

karanlıklar kaybolur aydınlanır cümle âlem. Kalbler pasından kurtulur ve ince ince sızlar durur.

Fakat bu sızı üzmez insanı, aksine sürur verir derinden derine. Bütün kötülüklerin giderilmesine,

seyyiatın hasenata tebdiline vesile olursun sen. Bir kötülükten sonra akıllara hemen sen gelirsin.


Arınma vesilemiz ol sen bizlerin ey iyilik!

[En çorak yerlerde bile yetişebilen bir ağaçtır iyilik. O öyle bir ağaçtır ki,

onun dibinden serin sular akar. Gövdesi kalın, yaprakları sık, gölgesi de koyudur. Meyveleri de iri

ve olgundur. Onu görenler asla unutmazlar. Ve onun meyvesinden yiyenler: "Biz daha önce

böyle güzel bir şey yemedik." derler. Serin sulardan içenler kanmak bilmezler. Bir kere de

kandılar mı artık susuzluk nedir bilmezler. Bir de kuşlar vardır bu kutlu ağaçta misafir. Bunlar, en

olgun meyveleri ağızlarına alır, götürürler uzak diyarlara ve bırakırlar birer birer boşluğa. İşte iyilik,

olgunlaşmış meyvede bir çekirdek olarak düşmektir toprağa. Rüşeym hâlinde baş çıkarıp yeniden

hayat bulmaktır toprakta. Hayat emaresi olmaktır aynı zamanda toprakta. Sürgünler salıp

yeşertmektir çorak yerleri; şenlendirmektir âlemi.


Ne kadar bereketlisin sen ey iyilik!

Karanlık gecelerde semada parıldayan kutup yıldızıdır iyilik. Yolunu

kaybedenlerin rehnuması. Başkaları yerlerini değiştirseler de, o hep sâbitkademdir, rehber olur

yolunu şaşıranlara. Konuşamasa da insanlar hemen anlar ne demek istediğini. Kutup yıldızı misâli,

başkaları için yaşamaktır iyilik. Her yerde var olmak ve yol göstermek mülâhazasıyla hicret yollarına

koyulmak, durup dinlenmeden koşturmak Sevgili'nin yolunda. Sonra koştururken çatlayıp

düşmek tenha yerlerde. Bir mum misâli yanmaktır dibine ışık veremese de; yahut geçip gittiği

sokakları aydınlatmaktır meşale gibi. Yana yana tükenmek; fakat tükenişte yeniden hayat

bulmak.

Adanmışların çerağısın sen ey iyilik!

Rahman ve Rahîm olan Allah (cc), birçok güzelliği sende toplamıştır. Sararıp

solan duyguların yeşermesine, ölmüş kalblerin dirilmesine çoğu zaman seni vesile kılmıştır. Senin

olduğun yerde en azgın sular durulur, çekilen kılıçlar tekrar kınına konur. Dargınlıklar,

küskünlükler unutulur. En azılı düşmanlar bile senin sihirli ikliminde erir ve kendilerinden geçerler.

Senden küçük bir parça yeter de artar onlara. Bir de bakarsın ki dost oluvermişler. Senden

nasibi olanlar ne kadar da talihli. Ve seni bilmeyenler ne kadar da talihsiz.

Gözlerde ışıltılı bir gülüş, dudaklarda hoş bir tebessüm kadar tatlısın sen. Bir kimsesizin başını

okşamak kadar kolay, yolda ayaklara takılan küçük bir taşı kaldırmak kadar zahmetsizsin. Seni

bulan asla kaybetmek istemez. Seni kaybeden ne kadar kıymetli bir şeyi kaybettiğini bilmez.

Kaybedenlerin fazlaca olduğu devrimizde, biz de seni istiyoruz Rabb'imizden: "Ya Rab! İyilik

istiyoruz Sen'den. İyilik ver bizlere. Hem dünyada hem âhirette…"

Hiç yorum yok:

reklam izle kazan

SPONSOR REKLAMLAR